2 Kasım 2015 Pazartesi

"Farkhunda" Ekseninde Ortadoğu'da Kadına Bakış



        Farkhunda'nın farkında mısınız? Farkhunda (Ferhunde) cinayetini çoğumuz biliyoruz. Ferhunde Melikzade; 27 yaşında, öğretmen adayı bir Afgan kızıydı. Muska yazıp, insanların dini duygularını sömüren bir mollaya karşı çıkıp: "Böyle şeylerden medet ummanın İslam'da yeri yoktur." dediği için Kur'an-ı Kerim'e hakaret ettiği iftirasıyla sokak ortasında el birliğiyle katledilmişti. Arabayla çiğnendi, taşlandı ve yakıldı. Din adına işlenen bir kadın cinayetinin kurbanı olarak İslam coğrafyasında sembolleşti.

        Suudi Arabistan'ın Vahhabi rejimi de kadınlara ikinci ve hatta üçüncü sınıf insan muamelesi yapıyor. Mısır, Irak ve Suriye de çok farklı değil. Kadınlara diğer şeriat ülkelerinden daha geniş haklar tanıyan ve kadının sosyal, ekonomik ve siyasi hayatta aktif olduğu Şii devlet İran'da dahi kadınlar başlarını yarıdan da olsa örtmek durumundalar. Hz. Ali'nin ev içinde uyguladığı demokrasi, Hz. Fatıma'nın her konuda söz hakkına sahip oluşu, Hz. Ali'nin kızı Hz. Zeynep'e eğitim vermesi ve ona gösterdiği şefkat olmasaydı, o da olmayacaktı. Demokratik ve laik Azerbaycan'da bile; sigara içen, araba kullanan veya boşanmış bir kadınsanız "orospu" damgası sizi bekliyor. Türkiye de freni patlamış kamyon gibi bu baskıcı düzene doğru gidiyor. Bu topraklarda maalesef kadının adı yok.

       Yazının başında bahsettiğim Ferhunde gibi kaç tane kadın yitip gitti bu Ortadoğu çukurunda... Kadın sünneti adı altında sırf erkeğe daha çok zevk versin diye klitorisi çıkarılıp, vajinası daraltılan kaç kız feci şekilde can verdi. Kaç kız çocuğu, 70-80 yaşındaki ihtiyar adamların koynuna "kadın" diye sokuldu... Kaç kadın ekonomik özgürlüğünü elde edemediği için, kocasının işkencelerine boyun eğmek zorunda kaldı... Kaç kadın, erkeğe karşılık vermedi veya ayrılmak istedi diye tecavüze uğrayıp öldürüldü... Üstelik hemen her gün sokaklarda sözlü veya bakışla bile olsa cinsel tacize uğruyor olmamız da cabası...



       İslam coğrafyasının "update" edilmeye ve köklü bir reforma ihtiyacı var. Erkeklerin kadına saygılı olmaları, kadını cinsel obje veya köle olarak görmemeleri ve toplumsal huzur ve refahın sağlanması için iyi eğitilmeleri gerekiyor. "Sen erkeksin, sen yaparsın, aslansın, kaplansın" diye kendilerini üstinsan zannetmeleri yerine, kadınlarla eşit bireyler olduklarını öğrenmeleri gerek. Bu da ilk önce ailede ve okulda alacakları eğitimle mümkün olacak. Kız çocuklarına ise; yasaların bizlere verdiği hakları öğretmek ve ekonomik özgürlük kazanmanın önemini anlatmak gerekiyor. Toplumumuzda ve diğer İslam ülkelerinde "dinsizlik" zannedilen laikliğin elzem olduğunu ve bütün toplumların laikliği içselleştirmelerinin şart olduğunu görmekteyiz. İslam öncesi Türk toplumunda Tenngriciliğin tam anlamıyla yaşandığı dönemde mutlak kadın-erkek eşitliği hakimdi. Fakat Araplaşma ile birlikte, Türklüğe ait değerlerimizi birer birer kaybetmekteyiz.

      Çok yakınımız olmayan erkeklerden korkar hale geldiysek, sokağa çıkarken sürekli arkamıza bakıp "Acaba takip mi ediliyorum?" diye düşünüyorsak, bize aşık olunması gururumuzu okşamak yerine bizi tedirgin ediyorsa; babalarımız, abilerimiz ve güvendiğimiz erkek arkadaşlarımız dışında her XY kromozomlu insanı potansiyel tehlike olarak algılamaya başladıysak, erkeklerin şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerekiyor. Feminist bir insan değilim, erkek düşmanlığım da yok. Fakat fiziksel veya psikolojik şiddete karşı her iki cinsin de savaş açması gerektiğini düşünüyorum.

      Kadınların farkındalığı ve erkeklerin desteğiyle, içinde yaşadığımız coğrafyayı kadınlar için güvenli hale getirebiliriz.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder