23 Mayıs 2015 Cumartesi

23 Kasım

               Kasvetli bir kasım sabahı, O'nun fotoğrafını yakama takıp, kahvaltı yapmakta olan annem ve babama şöyle bir bakıp evden çıktım. Başka zaman olsa "Ah kızım ah, yine bir şey yemedin" diye veryansın ederlerdi ama o gün 23 Kasım olduğu için ağızlarını bıçak açmadı. 
                          Arkadaşlarımla camide O'nun için mevlid okutacaktık. Ulu Camii'ye doğru yürürken yolda rastladığım tanıdıklara selam bile vermedim. Aklımda o esnada sadece iki şey vardı: Dursun ağabeyim 44 yıl önce bu gün şehit olmuştu ve Ay Tigin'in doğum günüydü. Elim telefonuma gitti ama ne diyecektim ki? Kuru kuru, boğuk bir ses tonuyla "Doğum günün kutlu olsun Aytekin" mi? Daha neler! Telefonumu tekrar montumun cebine koydum. O gece hiç uyumadığım için gözlerimin altı mor ve yüzüm kireç gibiydi. Arkadaşlarımın yanına geldiğimde hepsi aynı anda "Hasta mısın" dedi. Ruhum hasta, anlayan yok diyemedim. Anlaşılmaya öyle muhtaçtım ki.

                     İmam efendi bir gün öncesinden Kuran okuduğu için fazla bir şey yapmadık. Su, tesbih ve Dursun Önkuzu'nun hayatını anlatan broşürleri dağıttık. Anmaya gelen ve kendini Türkçü sanan kişiliksiz bazı insan müsveddelerinin kakara kikiri gülüşmeleri asabımı bozduğu için derhal onlardan ayrıldım. Bugün Ay Tigin'in doğum günüydü. Neşeli ve sevimli bir şekilde kutlamayı çok istiyordum ama duygularım alınmış gibiydi. Boğazıma kadar doluydum, ağlayamıyordum. Diğer yandan mutluydum, gülemiyordum. Ama sanki hiçbir şey hissetmiyordum. Tuhaf bir duygu.

                    Sokaklarda amaçsızca yürüdüm. İnceden yağmur çiseliyordu. Gök bile ağlıyordu da, ben ağlayamıyordum. İçimden uzun uzun konuştum O'nunla. Derdimi anlattım. Ağlayacağımı anlayınca eve döndüm. Kapıdan içeri girer girmez zemberek gibi boşaldım. Hıçkırıklara boğuldum. Annem üzgündü ama ağlamama seviniyordu. "İçine ata ata hasta olacaksın, bağıra çağıra ağla" dedi. İstediğim gibi ağlayamasam da biraz rahatlamıştım.

                    Ay Tigin'in doğum günüydü. Yazdım O'na sonunda. Ne yazdığımı hiç hatırlamıyorum. Ama olsun, kutlamıştım ya. İstediğim gibi olmadı tabii ki. O dönemde yeni tanıştığımız için üzgün olduğumun farkında olsa da, bu konunun çocukluk travmam olduğunu ve çektiğim acının boyutunu bilmiyordu. Artık biliyor ve her zamanki gibi beni anlıyor. Zaten en ihtiyaç duyduğum şey bu. Anlaşılmak insana değerlilik ve tatmin olmuşluk hissi veriyor. Çoğu kişinin anlam veremediği ve hatta bilmediği bir konuyu sabırla dinleyen ve beni anlayan birinin olması çok güzel.

                      Ay Tigin bilmiyor ama, benim hayallerimden biri, Dursun ağabeyimizin mezarına, Tokat'ın Zile ilçesine birlikte gitmek istiyorum. Ama önce benim tek gidip içimdeki zehiri akıtmam, feryat figan etmem, belki ağıt yakmam lazım. Ruhum azad olunca bu sefer çok keskin ve cayır cayır yakan bir acıyla değil, buruk bir şekilde Ay Tigin ile gitmek istiyorum.

                     Tanrı büyük acılardan sonra bir armağan verir. Mutluyum ve şükrediyorum. Üzerime düşeni yerine getirip, akademisyen olduğum gün, ağabeyim benimle gurur duyacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder